Yabancılar Hukukunun konusu geneli itibariyle gerçek kişilerin yabancı bir ülkedeki hukuki durumları, hak, yükümlülük ve statüleridir.
Tüzel kişiler yönünden uyrukluğun belirlenmesinden sonra ancak yabancılık statüsüne dair hukuki durum inceleme konusu edilebilecektir.
Bazı uluslararası çok taraflı sözleşmelerde koruma düzeneği açısından kişinin uyrukluğunun önemi yoktur. Herkes aynı korumadan yararlanır. Örneğin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre herkes vatansızlar dahil AİHM’e başvuru hakkına sahiptir.
Türkiye Cumhuriyetinde ise Yabancılar Hukuku Devletler Hukuku’nun bir alt dalı olarak düzenlenmekte, Kamusal Uluslararası Hukuk, İdare Hukuku gibi diğer hukuk dalları ile yakın ilişki içerisinde olduğu kabul edilmektedir.
Önemle belirtmek gerekir ki Yabancılar Hukukunun içerdiği düzenlemeler devletlerin sadece barış zamanlarında uygulanacak kuralları içerir. Savaş halinde ise Yabancılar Hukukunda yer alan düzenlemelerin uygulanması mümkün olmayabilmektedir.
1892 Cenevre Toplantısı’nda yabancı, “bir devletin ülkesinde bulunup da o devletin uyrukluğunu iddiaya hakkı olmayan kimse” olarak tanımlanmıştır.
1985 BM Genel Kurulunun Yaşadıkları Ülkenin Uyruğu Olmayan Bireylerin İnsan Hakları Bildirisi’nde ise yabancı, “bulunduğu ülkenin uyruğu olmayan birey” olarak tanımlanmıştır.
Yabancı kavramının içerisine bir başka devletin uyruğunda olan kişilerin yanı sıra uyruksuz kişiler de dahil olduğundan sadece uyruk üzerinden yapılan tanım yeterli olmamaktadır. Ancak yabancı tanımı yapılırken uyrukluktan ayrılmak da mümkün değildir.
Uyrukluk devlet ile kişi arasındaki hukuksal bağdır.
Uyrukluk durumuna göre yabancıları sınıflandırmak gerekirse;
Yabancı devlet uyrukları
Birden çok uyrukluğu olanlar,
Yurtsuzlar
Sığınmacılar
Ayrıcalıklı yabancılar
Özel statülü yabancılar olarak ayırabiliriz.
Uluslararası Hukukta Yabancıların haklarına dair genel ilkeler nelerdir?
Devletleri her alanda kendi uyrukları ile yabancılara aynı hakları tanımaya zorunlu tutan herhangi bir hukuk kuralı yoktur.
Yabancı ile uyruk arasında tam olarak eşitlik sağlanmasına dair genel bir ilke kabul edilmemiştir.
Devletler yabancıları ülkelerine kabul etmekle yükümlü değildir ancak ülkelerine giren kişilere karşı uygarlık seviyesinde davranmakla yükümlüdür.
Yabancılara hukuken bir kişilik olarak yaklaşılması ve kabul edilmesi,
Yabancıların onuruna saygı gösterilmesi, ihtiyaç duyduğunda hukuki yollara başvuru hakkı tanınması genel kabul görmüş ilkeler arasındadır.
Bunun yanı sıra ilkelerin belirlenmesi metodunda uluslararası kuruluşlarca “standart belirlenmesi” şeklinde ilerleme kaydedildiğini söyleyebiliriz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir kararında akit devletin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin tarafı olmakla sınırları içinde yaşayan herkese sayılan hak ve özgürlükleri uyrukları neresi olursa olsun uygulamayı kabul etmiş sayılır şeklinde belirtmiştir.
Birleşmiş Milletler Antlaşması da herhangi bir ayrım gözetmeksizin herkesin insan haklarına ve ana özgürlüklerine saygı gösterilmesini öngörmüştür.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde yer verilen tüm hakların herkes tarafından yararlanmaya açık olduğu belirtilmiştir.
“Yaşadıkları Ülkenin Uyruğu Olmayan Bireylerin İnsan Hakları Konusunda Bildiri” 1985
“Irk Ayrımcılığının Her Türünü Ortadan Kaldırma Uluslararası Sözleşmesi” 1969
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi “ 1953
Türk Hukukuna göre “yabancı”ların durumu:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında temel haklar ve hürriyetler yabancı ya da vatandaş ayrımı yapılmaksızın “herkese” tanınmıştır.
Bunun yanı sıra sınırlama yapılacak ise bunun uluslararası hukuka uygun olması ve sadece kanunla sınırlama yapılması zorunludur.
5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu Türk vatandaşlığının kazanılması ve kaybına dair iş ve işlemlerin yürütülmesine ilişkin usul ve esasları belirlemek amacıyla düzenlenmiş olup Türk vatandaşlığının kazanılması ve kaybına ilişkin esasların düzenlenmesine ve vatandaşlık hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin usulleri kapsar.
Kanunda yabancı, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişi” olarak tanımlanmıştır.
Türkiye yabancıların hukuki durumlarıyla ilgili pek çok uluslararası sözleşmenin tarafıdır. İkili seyahat ve ikamet antlaşmaları, çifte vergilendirmenin önlenmesine dair antlaşmalar, yabancı yatırım antlaşmaları örnek verilebilir.
Ülkemizde “Türk soylu yabancılar” ayrıcalıklı yabancı statüsünde kabul edilmektedir. Türk soylulara çalışma, ikamet, meslek ve sanat icrasında ve diğer konularda ayrıcalıklar tanınmıştır. Göçmenler de ayrıcalıklı yabancı statüsündedir.
Türkiye ‘de Yabancılar Kanunu adı altında yabancıların haklarını düzenleyen ayrı bir kanun yürürlüğe konulmamıştır. Dolayısıyla Yabancı Hukuku Anayasa, Türk Vatandaşlığı Kanunu ve ilgili Kanunlar aracılığıyla yürütülmektedir.
Her devlet ülkesine girmek isteyen yabancılara karşı sınırlarını kapatmak hak ve yetkisine sahiptir.
“Herkes kendi ülkesi de dahil, herhangi bir ülkeden ayrılma ve ülkesine geri dönme hakkına sahiptir.” (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 13/2)
TVK madde 8/1 “Türkiye'de doğan ve yabancı ana ve babasından dolayı doğumla herhangi bir ülkenin vatandaşlığını kazanamayan çocuk, doğumdan itibaren Türk vatandaşıdır.”